15 Şubat 2010 Pazartesi

KÜÇÜCÜK BİR BÖCEĞİN BAŞLATTIĞI DOSTLUK

Selam Arkadaşlar!

Yaklaşık üç yıl önce başlayan sanal arıcılık maceramızda, sadece bloglarda ve msn de iletişim kurduğumuz arıcı dostlarımız ile , cumartesi günü yüz yüze görüşme ve tanışma fırsatımız oldu.

Farklı zamanlarda ve farklı mekanlarda başlayan arıcılık merakı , çıkar amacı güdülmeyen , çok samimi dostlukların kurulmasına vesile oluyor.

Sevgili dostum Ali Türk , zannedersem perşembe günü idi, beni aradı ve ziyarete geleceklerini haber verdi , bu haber , beni ne kadar mutlu etti tahmin edemezssiniz !

Ve heyacanla beklediğimiz cumartesi günü geldi !

Öğlen az geçmişti ki...

...Telefon çaldı !

Telofonda , Ali Türk , soruyor ;

- Abi , otogara yakınmısın?

- ......

- Hayırdır Ali niye sordun? 10 km falan var...

- .....

- Abi , kötü bir haber aldık , Muhteşem abinin " kayınçosu vefat etmiş " Muhteşem abi , acilen geri dönmek zorunda , otogara yakın isen , Muhteşem abi , gelsin görüşelim diyecekti ama uzakmış , Muhteşem abi otobüs ile geri dönüyor !

Telefonu Muhteşem abi alıyor ve aramızda şu kısa görüşme geçiyor ;

- Ali abi , ben , geri dönmek zorundayım , görüşemedik kusura bakma ...

- Abi ne kusuru? başın sağolsun inşallah başka bir zaman ...

Ah be Muhteşem abi , adın gibi muhteşemsin...

Cenazen var , geri dönmek zorundasın , karşındakine hala özür beyan edip" Kusura bakma " diyebiliyorsun...

Başın sağolsun Muhteşem abi , Merhuma Cenabı Allahtan gani , gani rahmet dilerim , mekanı Cennet olsun , Allah geride kalanlara sabırlar ihsan eylesin !



Ve nihayet...

Hoş geldiniz , hoş geldiniz , safalar getirdiniz !



Ne işiniz var kış kıyamet günü yaban ellerde , her tarafı su basmış , kalacaksınız buralarda...



Sohbet , yolun ortasında başladı !



Misafirlerimiz namazlarını eda edememişler hep birlikte mahallemizin camisine gittik.



Daha sonra arılığa geldik , ön plandaki kır saçlı , Sadri Demircioğlu abimiz ekibe istanbuldan katılmış , yeni tanıştık arka plandaki kardeşimiz de Lüleburbazdan Bülent Kınalı.


Ayak üstü sohbet de bayağı tatlı oluyor...



Arı açmadan olmaz değilmi ? arıcıyız ya (!)

Bu kovanın dip tahtası "anti varroa" dediğimiz tahtadan , örtü bezi yerine de naylon ve strafor kullanıldı aslında tüm kovanlarımın üzerinde naylon ve strafor var , arı şu an salkımda, salkım bozulduğunda 10 çerçeveyi dolduracak gibi yani şu an olumsuz bir durum yok.


Acaba neler paylaşıyorlar?


Klasik bir hatıra fotoğrafı...

Soldan sağa ; Saim , Zafer , AliOsman , Durmuş (mahallemizden) Said bey , Ersin (kardeşim) Hacı Hüseyin abi (mahallemizden) Bülent , Etem (şerbettar köyünden) Ali (ben) Asım , Ali , Şükrü (mahallemizden)


Bu hayvancağızı da kim bu hale koydu ise , benim arılığa sığınmış (!)



Arılık dönüşü.


Koca Mimar Sinan'a çırak olacaklarmış (!)

Bilmem ki , kabul edermi...


Arka planda Selimiye camii (keşke bunların yanında durmasaymışım en cüce ben kalmışım be)


İkindi namazını da bu vesile ile Selimiye camiinde eda etmek nasip oldu , camiiden çıkarken.


Dostların canı "Edirne ciğeri" çekmiş , ama ciğerin pişmesini beklemek bayağı zor galiba ?


Bizimki hala beklemede :)


Bekleyen derviş muradına ermiş !

Çifter , çifter götürüyor be ! (nasılsa kendi parası ile yiyor , istersen dükkanda ciğer bırakma :) )


Yemek faslından sonra tekrar geriye döndük .


Bizim engelli arıcı Hasan da geldi Bülent ile muhabbeti koyulaştırdılar...


Yürrü be koca " üc bej " kim tutar seni .


Üc bejler bir arada :)


Veda zamanı geldi çattı...

Ne çabuk da geçti zaman , güle güle gidin dostlar , yolunuz açık olsun sağolun var olun.

Bir daha hangi şartlarda nerelerde karşılaşırız kimse bilemez.

Hani bir laf vardır " kısmet olmadı mı sopa bile yenmez " derler bizim buralarda , evet kısmet olmadı , Muhteşem abi ile görüşemedik , gönüller bir olsun ne denir ki ?

İnşallah başka bir zaman , katılmayı isteyip te katılamayan dostlar ile yakın zamanda bir birlikteliğimiz daha olur...